Omuz eklemimiz yapısı itibarıyla diğer eklemlerden biraz daha farklıdır. Genellikle eklemlerimiz üst üste durma veya eklemlerin kemik yüzeylerinin birbiriyle belirli açıda birleşmesi şeklinde sabitlenir ve stabil kalırlar. Ancak omuz ekleminde kemik yüzeyler yan yana dururlar ve çevresindeki kas dokusu sayesinde stabil kalıp fonksiyon görürler. Aşırı hareketli bu eklemin bu yapısı nedeniyle yıpranma daha hızlı ortaya çıkıp, daha uzun zamanda iyileşirler.
Omuzda ortaya çıkan hasarlar eklem ile ilişkili kaslar, bağlar, eklem kapsülü gibi yumuşak dokulardaki zorlanmalar veya yırtıklar ile ilişkili olabilmekle birlikte eklemdeki kıkırdaklar veya kemiklerdeki çatlaklar veya kırıklar da etkili olabilir. Ancak tipik olarak bu sorunların hemen hepsi benzer şikayetler ve muayene bulguları verirler.
Genellikle hastalarda gece üzerine yatınca, kolunu yukarıya veya öne doğru uzatınca ortaya çıkan ağrılar söz konusudur. Hastalarda birkaç günlük veya haftalık iyilik halleri görülse bile, bu hareketlerle aniden bıçak saplanır gibi ağrılar ortaya çıkar.
Omuz eklemi hastalıklarında ortaya çıkan donuk omuz, kronik ağrı gibi bazı komplikasyonlar tedavisi uzun ve zorlu problemlerdir. Bu nedenle şikayetleriniz varsa zaman kaybetmeden doktorunuza başvurmanız en iyisi olacaktır. Muayene genellikle tanı ve tedavi konusunda bizleri yeteri kadar yönlendirir ancak yine de çoğunlukla MR veya yumuşak doku ultrasonu ile eklem içindeki problemi tam olarak ayırt etmek gerekir.
Omuz problemlerinde çoğunlukla karşımıza omuz çevresinde “rotator manşet kasları” dediğimiz kaslarda zorlanma, kısmi veya tam yırtıklar çıkar. Yırtıklar zaman içinde tekrar eden zorlanmalara bağlı olarak veya daha şiddetli bir zorlanma hareketi ile oluşurlar. Zorlanmadan kastımız genellikle çok ağır yükleri itmek, çekmek gibi major hareketler değildir. Günlük hareketler sonucu oluşan yırtıklar daha fazla görülmektedir. Özellikle yukarıya doğru uzanmak. Örneğin; mutfakta yukarıdaki dolaplardan bir mutfak malzemesi almaya çalışmak veya toplu taşıma araçlarında tutunma barlarına tutunurken ani bir fren yapılması esnasında zorlanmalar gibi günlük hareketler omuz kaslarında yırtılmayı tetiklemektedir.
Bu tip ani durumlarda yapılacak ilk iş ağrılı bölge üzerine soğuk uygulama yapıp, istirahat etmektir. Muayene eden doktorunuz size genellikle ilaç, fizik tedavi, enjeksiyonlar önerebilir. Enjeksiyonlar ağrıyı azaltmak için kullanılan kortizon, PRP, hyaluronik asit içeren uygulamalar olabilir. Hangisinin tedavinize daha çok katkı vereceği konusunda doktorunuz sizi bilgilendirecektir. Ancak hangi tedavi programı uygulanırsa uygulansın omuz kaslarını güçlendirmeden tedavi tamamlanmış kabul edilmemelidir. Eklemdeki problemin türüne ve şiddetine göre değişen egzersiz programınız da yine doktorunuz tarafından belirlenecektir.
Omuz eklemindeki hastalıkların en önemli komplikasyonlarından biri olan donuk omuz problemi çoğu zaman omuzda ortaya çıkan zorlanma, yırtılma gibi eklem problemlerinin neticesinde veya bazen kendiliğinden karşımıza çıkmaktadır. Özellikle diyabet (şeker) hastalarında omuz ekleminde herhangi bir patoloji olmadan da ortaya çıkabilir ve maalesef bu hastalarda oldukça inatçıdır.
Birçok araştırma, insanların yüzde 80’inden fazlasının hayatının bir döneminde boyun, sırt ağrıları yaşadığını gösteriyor. Bu ağrıları ortaya çıkarabilecek onlarca sebep var. Genel olarak boyun ve sırt bölgesindeki kaslar, eklemler, eklemdeki kapsül ve kıkırdak gibi yumuşak dokular, omurgadaki disk ve diğer yapılarda ortaya çıkan sorunlar bu ağrıları hissetmemize neden olur. Bunlar arasında en sık karşılaştığımız sebeplerden biri de boyun fıtıklarıdır.
Omur adını verdiğimiz kemikler ve aralarındaki diskler boyun fıtıkları oluşumunda ana unsurlardır. Diskin orta kısmında bulunan jöle kıvamındaki sıvının etrafı mikroskopik protein lifleriyle çevrilidir. Bu liflerde herhangi bir sebepten ortaya çıkan yırtılmalar, sıvının yerinden kayarak arka taraftaki omuriliğe veya kollara giden sinir liflerine doğru ilerler. Fıtık oluşumunun mekanizması böyledir. Hatta bazen MR raporlarında okuduğumuz veya doktorun söylediği “boyunda yırtık” tabiri bunu ifade eder.
Fıtıklar kola giden siniri sıkıştırıyorlarsa boyunda, kolda veya her ikisinde birden ağrı, uyuşma gibi şikayetlere yol açar. Bu ağrıları kaslardan kaynaklanan ve kola yansıyan ağrılardan ayırt etmek gerekir.
Kola giden siniri sıkıştırmayan fıtıklar da ağrıya neden olur. Ancak bu tip ağrılar genellikle boyun ve sırt bölgesinde hissedilir. Çok yaygın olduğundan çevrenizdeki hemen herkesin benzer tecrübeleri olabilir ve size bunları aktarıp kafanızın karışmasına neden olabilirler. Herkesin şikayet ve hastalığı kendisine özeldir. Bu nedenle fıtığınızın olup olmadığını ve tedavisinin nasıl yapılacağını en kısa zamanda doktorunuzla konuşmanız gerekir.
Boyun fıtıklarında tanı için şikayetlerinizin, doktorun muayene bulguları ve gerekli gördüğü tetkik sonuçları ile desteklenmesi gerekir. Genellikle iyi bir muayene tanı koymada yararlıdır.
Aslında vücudunuz fıtığı iyileştirmek için gerekli mücadeleyi verir. Ancak bu mücadele yetersiz kalınca muayene ve tetkik sonuçlarının şiddetine göre genellikle ilaç tedavisi başlanır. Ancak genellikle ilaca ek olarak boyunluk, fizik tedavi veya ameliyat gibi tedaviler planlanır. Fizik tedavi ağrınızın azalmasına, fıtık çevresinde kan dolaşımının artması ve kas spazmının azalmasına yardımcı olur. Bu etki vücudun kendi tamir mekanizmalarının da daha kuvvetli şekilde etki etmesini sağlar.
Uyku ve uyku ile ilişkili tüm etkenlerin kalitesinin artması hem uyku kalitemizi, hem de sağlığımıza olan etkisini arttırır. Uyku ile ilgili yazılarımın ilkinde, kullandığımız yastıklar üzerinde, ikincisinde de yataklar üzerinde durmuştum. Bu yazıda ise bizim neler yapabileceğimiz üzerinde duracağım.
Uyku kalitesinin artması aslına bakarsanız yine dönüp dolaşıp sağlıklı yaşama bağlanıyor. Yediğiniz yemeklerden tutun da, egzersiz düzeninize, çalışma şeklinize kadar birçok etken uykunuzun kalitesini etkiliyor.
Öncelikle mide sorununuz varsa, reflünüz mevcutsa, ilk önce yatış şeklinizi düzenlemeniz gerek. Yatağın baş kısmını biraz daha yüksek tutmalısınız. Zira bu şekilde midenizden reflü oluşmasını engelleyebilirsiniz. Uyumadan önce midenizin boş olması da uyku kalitenizi arttırır. Uykudan yaklaşık 2 saat önce su dışında başka bir şey midenize gitmezse daha iyi uyuyabilirsiniz.
Uykunuzun gelmesini engelleyen kafein (kahve), çay (tein), sigara (nikotin) gibi maddeleri tüketmemek gerek. Bunların dışında elbette kişisel olarak da uykuyu etkileyen maddeler söz konusu olabilir. Bahsettiğim etkisi kanıtlanmış bu maddeler dışında siz de uykunuz etkileyen yiyecek veya içecekleri belirlemelisiniz.
Alkol tüketimi uykuya dalmayı kolaylaştırır. Ancak derinliğini azaltır ve daha yüzeysel, dinlendirici olmayan bir uykuya ve sık sık uyanmaya da neden olabilir. Bu durumda uykunuzun süresi azalabilir veya dinlendirici olmayabilir.
Hemen herkese düzenli egzersiz yapmayı öneriyoruz. Ancak mümkün olduğunca gündüz saatlerinde yapılmış olması önemli çünkü uykudan önce yapılan egzersizle vücudun salgıladığı adrenalin hem uykuya geç dalmanıza, hem kalp atım sayınızda yeterli düşmenin olmamasına ve bunlara bağlı olarak uykunun yeterli derinliğe ulaşamamasına neden olabilir. Bu nedenle egzersiz, uykudan en az yaklaşık 2 saat önce yapılmış olmalıdır.
Günün neredeyse üçte birini üzerinde geçirdiğimiz yatağımız, fiziksel ve psikolojik sağlığımız açısından çok önemli. Ağrılı hastalarımın neredeyse üçte biriyle yatak seçimi hakkında konuşmak durumunda kalıyorum. Bu noktayı göz önünde bulundurursak, yatak satın alırken dikkat edeceğimiz birkaç nokta, hayat kalitemizi ve sağlığımızı koruyabilir.
Uyku sırasında omurganın stabil ve orta hatta kalması, vücutta basınca maruz kalan noktaların varlığı, vücudun uykudayken ısısının korunması çok önemli. Eskimiş, malzemenin şekli veya yapısı bozulmuş, omurga veya uyku şeklinize uygun olmayan bir yatak ciddi anlamda sorunlar ortaya çıkarır. Öyleyse birlikte yatak konusunda temel bilgilere göz atalım.
Bir yatağın ortalama ömrü yaklaşık 7-10 yıl aralığındadır. Yatağın düzenli tersyüz edilmiş olmasına rağmen bu süreyi dolduran bir yatağınız varsa değişimin zamanı yaklaşıyor demektir. Çünkü ne kadar kaliteli malzemeden üretilse de zaman içinde yatağınız yıpranır.
Uyku sırasında insanların çoğu pozisyonlarını değiştirir. Yatak satın alma kararını vermeden önce hangi pozisyonlarda uyduğunuzu tespit etmeniz, yatak seçiminizi yapmanızı kolaylaştırır.
Sırtüstü uyuyanların orta sertlikte bir yatak seçmeleri daha uygun olur. Çünkü sert veya yumuşak yataklar bu kişilerde omurgayı, orta hatta ve stabil tutamayabilir. Kronik boyun, sırt ve bel ağrısı çekenler için dikkate alınmasında fayda sağlayacak bir konu.
Yan yatanlarda ise omuz başı ve kalçanın yan taraflarında basınç artışı ortaya çıkar. Bu nedenle uykuda bu pozisyonda daha fazla zaman geçirenlerde bu noktalardaki basıncı en aza indirebilmek için vücut kıvrımlarına daha uygun olacak, yumuşak bir yatak seçimi doğru olur.
Neredeyse sürekli akıllı telefon veya bilgisayara bakarak yaşadığımız bugünlerde artan boyun, sırt ve bel ağrıları hayat kalitemizi gittikçe düşürüyor. Boyun ve sırt ağrısı şikayeti olan hastaların hemen tamamı, gece kullandıkları yastıkların uygun olup olmadığını veya yeni yastık almaları gerekirse nelere dikkat etmeleri gerektiğini danışıyorlar. Başımız gereğinden fazla öne ve yana eğerek uyumak sorunu daha da kötüleştirebilir. Bu durum gün içinde başımızı normal olmayan duruş şekillerinde ve açılarda tutarak çalışmaya benzer. Gün içinde boynumuz için sürekli bir destek kullanmasak da gece boynumuzu destekleyen bir yastık kullanıyoruz. Peki. kullandığınız yastığın özellikleri neler olmalı? Zira bir yastık günün üçte birine yakın zamanında kullandığımız bir destek.
Her yastığın artı ve eksileri var. Herkesin ihtiyaçlarını karşılayacak tek bir yastık türü yok ancak araştırmaya dayalı bu bu bilgiler, sizin için doğru olan yastığı bulmanıza yardımcı olabilir. Boynunuzu destekleyen ve rahat uyumanıza yardımcı olan ve ağrı oluşturmayan bir yastık çok rahatlatabilir.
Hangi yaşta olursanız olun, ayaklarınız yaşamınız boyunca hareketliliğinizden sorumlu olan ve hareket sisteminizin ana parçalarından biridir. Bu açıdan bakınca ayak sağlığınıza öncelik vermek gerçekten hafife alınmaması gereken bir konu. Ayak hastalıkları büyük ölçüde genetik olsa da, ayak problemleri biz yaşlandıkça daha belirgin hale gelmeye başlar. Doğru ayakkabıları seçmek bu sorunları daha erken önlemek, hareketsizlik sorunlarını ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir. Özellikle havaların soğumaya başladığı bu mevsimde bot gibi ağır ayakkabılar daha fazla tercih edilmeye başlar. Peki eğer bot tercih edecekseniz hangi noktalara daha fazla dikkat etmelisiniz?
Başlangıç olarak, geniş burunlu, ayak tabanı kavisleri için iyi bir desteği olan ve yan taraflardan ayak bileğinin stabilitesi iyi sağlayan bir bot iyi olacaktır. En iyi botları nasıl seçeceğiniz ve giyeceğinizle ilgili aşağıdaki birkaç ipucunu takip ederseniz ayaklarınız da siz de rahat edeceksiniz.
Satın alırken botların esnekliğini test etmekte fayda vardır. Bir botu arkadan öne ya da bir yandan diğer yana ikiye bükmek çok kolay olmamalı. Ne kadar çok ayak bileği desteği sağlanırsa bileğinizde sakatlanma olasılığınız o kadar azalır. İnce deri botlar daha yumuşak olma eğilimindedir, bu nedenle ayak bileklerine yeterince destek olamayabilir. Ayrıca botun tabanının ayağınızın kemerine uyduğundan emin olun.
Peki ama farklı stillerde bot veya çizme giymek istiyorsak ayaklarımızda neler olabilir?
Neticede hangi bot veya ayakkabıyı seçerseniz seçin, ayaklarınızın tüm yaşantınız boyunca size destek olacağını aklınızda tutmaya çalışın. Hem işlevsel hem de şık olmak için elinizden gelenin en iyisini yapmak her zaman en iyi ve en doğru seçeneğinizdir.
Baş ağrınız bütün gününüzü kolayca mahvedebilir. Ağrıyı çoğu zaman stres, sinüzit veya migrene bağlayabiliriz. Peki ya baş ağrınızın başınızla bir ilgisi yoksa? Bazı durumlarda baş ağrınız tipik bir baş ağrısı olmayabilir. Basit bir boyun problemi pekala başınızı ağrıtıyor olabilir. Buna servikojenik yani boyun kökenli baş ağrısı denir. Peki boyun kökenli baş ağrıları yaygın mıdır? Aslında baş ağrılarının çoğunun sebebi ya boyun kökenlidir veya var olan ağrıyı arttıran bir boyun problemi mevcuttur.
1. Boynunuzdan başınıza doğru yayılan ağrılarınız genellikle boyunda oluşan problemlere bağlıdır. Örneğin trafik kazalarında gördüğümüz, kişinin öne ve arkaya savrulmasıyla ortaya çıkan kamçı tipi yaralanmalar, boyun kireçlenmeleri, kırıklar, fıtıklar ve diğer sinir sıkışmaları boyunda ağrıya sebep olabilirken, baş ağrısı da yapan en sık sebep boyundaki kasların düzleşme veya başka sebeplerle kronik ağrı yapmasıdır.
2. Diğer baş ağrıları gibi hissettmiyor olabilirsiniz. Boyun kökenli baş ağrılarında ağrılar başın bir tarafında, kafatasının arka alt kısmında veya arkadan öne doğru yayılan tarzda olabilir. Bu hastalarda genellikle boyun veya baş hareketleri kısıtlıdır ve boynunuzu hareket ettirdiğinizde baş ağrınız daha da kötüleşebilir.
3. Çalışma düzenininiz boynunuzu etkiliyor olabilir. Bir masada çok uzun süre oturduğunuzda boynunuzu aşağıya doğru bükmek durumunda kalabilirsiniz. O nedenle masa başında oturuyorsanız ergonomiye çok dikkat etmek gerekir. Otururken sırtınızı ve boynunuzu dik tutmaya çalıştığınızdan ve öne doğru eğilmediğinize emin olun.
4. Masaj rahatlatıcı olabilir. Ağrıların arttığı zamanlarda doktorunuzun önerdiği uygun tarzda yapılan masaj kaslardaki gerginliği azaltabilir. Ancak doğru olanı mutlaka bir fizik tedavi programının içinde masaj tedavilerinin uygulanmasıdır.
5. Eski yastığınızdan veya yatağınızdan kurtulun. Uyku, vücudunuzun dinlenmesi ve yenilenmesi için ayrılmış bir zaman olmalıdır. Bu yüzden uyku ekipmanınız konusunda seçici olun. Doğru yatak ve yastığı bulmak, boyundan kaynaklanan baş ağrısını önlemede yardımcı olabilir. Boynunuzu sırtınızla aynı hizada tutan bir yastık kullanın. Uygun yastık tipinin, uyku pozisyonunuza ve vücut tipinize göre kişiden kişiye değiştiğini unutmayın. Yatağınız ne çok sert ne de çok yumuşak olmamalı ve zamanı gelince değiştirilmelidir.
6. Bir uzmanın yardımı olmadan boyun egzersizleri yapmayın. Boyun çok karmaşık bir yapıdır. Bu yüzden boyun kökenli baş ağrısını tedavi etmek için fizik tedavi çok önemlidir. Doktorunuz fizik tedavi planınızın içerisinde hangi kasların çalışması gerektiğini belirler. Anahtar kasları tedavi edebilmek için doğru fizik tedavi uygulamalarını ve egzersizleri size önerir. Ayrıca, daha fazla ağrıya neden olabilecek belirli kasları aşırı kullanmaktan kaçınmanıza da yardımcı olur. Doktorunuzun rehberliği olmadan boynunuzu daha da zorlayabileceğinizi veya yanlış hareketler yapabileceğinizi unutmayın.
Gece krampları 65 yaş üzeri kişilerde ve gebelerde ortaya çıkma ihtimalini daha fazla gördüğümüz, genelde bacak kaslarında uykuda ortaya çıkan ağrılı kas kasılmalarıdır. Şiddetli kasılma sonucu o kasta ağrı, hareket bozukluğu gibi şikayetler ortaya çıkar. Kramp birkaç saniye ile 30-35 dakika kadar sürebilmekle birlikte, krampa maruz kalan kas saatlerce, hatta günlerce ağrıyabilir. Zaman zaman ortaya çıkan kas krampları normal sayılabilir, ancak sık ortaya çıkan veya gittikçe şiddeti artan krampların altında başka sebepler olabilir. Kramplar ortaya çıktığında kasılan bölgeye ince ve sivri bir cisim batırmak, çimdiklemek, parmağı bükmek gibi tedbirler krampı rahatlatabilir ancak yine de altta olabilecek bir sebebi araştırmak en doğrusudur.
Kramplar bir kasın tüm kasılma birimlerinin (motor ünit) tümünün birden aşırı derecede ataşlenerek, kasın her lifinin, tüm gücüyle kasılmasıdır. Gece krampları uykunun her evresinde ortaya çıkabilir. Bunun nedeni, omurilikteki sinir hücrelerinin yoğun uyarı ortaya çıkarmaları, ardından da yoğun bir kas kasılmasının oluşmasıdır. Kramp sırasında kasın tümüyle ve aşırı derecede kasılması, kasın içindeki kılcal damarların sıkışmasına ve kasın kan dolaşımının bozulmasına neden olur. Bu durumda kas hücreleri oksijenden yeteri kadar beslenemez ve ürettiği laktik asit gibi metabolik artıkları hücre içerisinden uzaklaştıramaz. Laktik asit ve benzeri metabolik artıklar aşırı derecede ağrı oluşturan maddeler olup, kastaki ağrının ve kasılmanın artmasına neden olur.
Yaşla birlikte kas ve tendonların esnekliğinin azalması, genetik faktörler, bazı nörolojik hastalıklar, fıtıklar gibi sinir sıkışmalarına neden olan hastalıklar; sodyum, potasyum, magnezyum gibi minerallerin eksiklikleri, dolaşım bozukluğu yapan hastalıklar, bazı tansiyon ilaçları, ishal, böbrek hastalıkları ve daha birçok sebep gece kramplarını tetikleyebilir.
Teşhis için kasılmanın yeri, ortaya çıkış tarzı ve genel muayene yeterli olur. Ancak asıl önemli olan krampa neden olabilecek diğer sebepleri ekarte etmek. Bu nedenle kramp şikayeti ile gittiğiniz doktor bazen kısacık bir muayene, bazen de detaylı tetkik isteyebilir. Bu tetkikler çeşitli görüntüleme yöntemleri, EMG veya kan tetkikleri olabilir.
Gece kramplarının tedavisi temelde altta yatan sebebin tedavisi ile mümkün olur. Kansızlık, magnezyum eksikliği, metabolik hastalıklar, nörolojik sorunlar, bel fıtıkları gibi hastalıkların tedavisi tamamlanmadan kramp şikayetinden tam kurtulmak mümkün değil. Bu durumlarda yapılacak kramp tedavileri şikayetleri geçirmez; sadece azaltmaya yarar. Bunun yanında magnezyum destekleri sık kullanılır. İnatçı vakalarda fizik tedavi uygulamaları, şok dalga tedavileri krampların azalmasına yardımcı olur. Tedavide hangi yol izlenirse izlensin, kasılan kasın genel olarak gevşek kalmasını sağlamak önemli. Bunun için de ilgili kasın egzersiz yapılarak düzenli bir şekilde çalışması, gevşek ama fit kalması sağlanmalı. Uyumadan önce yapılacak germe egzersizleri genellikle çok fayda gösterir. Yüzünüz duvara dönük şekilde duvardan 1-2 adım uzakta durarak elleri duvara yaslamak ve topuklar yerdeyken uzanabilecek en üst noktaya uzanıp 10-30 saniye kadar bu pozisyonda kalmak, bacak kaslarının rahatlamasını sağlar. Genelde önerilen bu egzersizlerin günde en az iki kez yapılmasına gayret edilmeli.
Gebeler veya emziren kadınlarda da tedavi yaklaşımları pek değişmez ancak diğer hastalardan en önemli farkı, krampa neden olan başka bir hastalık varsa bunun tedavisinde kullanılan ilaçların veya yöntemlerin anneye veya bebeğe zarar vermemesine dikkat etmektir.
Hepinize sağlıklı günler dilerim.