Çocuklukta sınırsız bir hayal gücümüz vardı. Kimimiz astronot olmayı hayal ettik, kimimiz dünyayı değiştiren bir mucit. Ama büyüdükçe hayallerimizi törpüledik. Gerçek dediğimiz şeyler, o parlak düşlerin önüne birer perde çekti. "Gerçekçi ol" dediler bize. Peki ya gerçekçilik, hayallerden vazgeçmek anlamına mı geliyor?
Toplumun dayattığı sınırlar, hayallerimizin boyutunu belirliyor. "İyi bir iş bul, düzenli bir hayat kur, emekliliği bekle..." Bunlar kulağa mantıklı gelse de ruhumuzun derinliklerinde, daha fazlasını arzulayan bir tarafımız hep var. O ses, bazen bir seyahat planında, bazen bir sanatsal yaratıcılıkta, bazen de risk almayı düşündüğümüz bir kararın eşiğinde kendini gösteriyor.
Hayallerden tamamen vazgeçmek insanı mutsuz eder. Ama hayallere tutunup gerçeklerden kaçmak da öyle. Öyleyse çözüm nedir? Belki de hayallerimizi gerçeklerle uzlaştırmak. Küçük adımlarla hayallerimize yaklaşmak, gerçeklerin sıkıcı yüzünü daha çekilir hale getirebilir.
Unutmamak lazım: Hayallerimiz, bizi biz yapan şeylerin bir parçasıdır. Onlardan tamamen vazgeçmek, içimizdeki yaratıcı ruhu köreltir. Ancak hayalleri sadece hayal olarak bırakmak da bize bir tatminsizlik bırakır. Hayatın anlamı belki de bu ikisinin arasında bir denge bulmaktır.
Sonuçta, ne hayalleri ertelemek ne de gerçeklerden kaçmak mutluluğu getirir. O yüzden, belki de bugünden itibaren şu soruyu sormalıyız: Hayallerim için bugün ne yapabilirim? Küçük de olsa bir adım atmak, uzun vadede hayallerimizi gerçeğe dönüştürebilir.