İstanbul, İzmit, Dilovası (Kocaeli), Sapanca (Sakarya), İznik (Bursa), Ayvalık, Edremit, Akçay (Balıkesir), Küçükkuyu (Çanakkale), Çeşme, Alaçatı (İzmir), Fındıklı, Pazar, Çayeli (Rize), Merkez, Ardanuç, Şavşat, Borçka, Hopa, Arhavi (Artvin). Ankara dışında geçirdiğim son bir ayda gezdiğim yerler bunlar. Marmara, Ege ve Doğu Karadeniz… Bölgelere özgü öncelikler var elbette ama gündem her yerde aynı. Yerel başlıklarda farklılıklar olsa da vatandaşın gündeminde öncelikli olarak ekonomi ve siyaset var. COVID- 19 pandemisiyse neredeyse hiçbir yerde gündemde değil.
EKONOMİ
Batıda da, kuzeydoğuda da gündemin ilk sırasında ekonomi var. Herkes ilk söz olarak hayat pahalılığından bahsediyor. Kuzey Ege kıyı şeridinde en çok şu cümleyi duydum. “Bizim parası olan kesim Yunan adalarına gidiyor çünkü Euro bazında yeme içme orada bize göre çok ucuz. Diğer taraftan onlar da alışverişe buraya geliyorlar. Euro kazananlar için Türkiye çok ucuz çünkü artık.” Doğu Karadeniz’de ise benzer cümle şöyle kuruluyor: “Geçen seneye kadar biz Gürcistan’a alışverişe gidiyorduk, şimdi onlar buraya geliyor. O zaman bizim 100 Lira 150 Gürcü Larisi ediyordu. Aynı 100 Lira şimdi 15 Lari ediyor.” Bu arada, bölge ekonomisine dair önemli bir not:
Rusya’nın Ukrayna’ya girmesiyle başlayan savaş sebebiyle neredeyse 50 kilometrelik bir TIR kuyruğu var Doğu Karadeniz’de. Türkiye ile Gürcistan’ı bağlayan Sarp Sınır Kapısı’ndan başlayan kuyruk, Karadeniz Sahil Yolu üzerinde, Artvin’in Arhavi ilçesine ulaşıyor ve geri dönüyor.
HAYAT PAHALILIĞI
Bizim gibi büyük şehirden gidenlere, Anadolu’nun ilçelerindeki fiyatlar ucuz geliyor ama işin aslı başka. Şu anekdotla izah edeyim: Artvin’in Ardanuç ilçesinde bir Türk kahvesine, yanında 33’lük pet şişe su ile birlikte 13 TL ödedim. “Burada uygunmuş kahvenin fiyatı. Ankara ya da İstanbul’daki bir kafede 25-30 lira aynı kahve.
Üstelik yanındaki su da böyle tam bir şişe değil, küçük bir bardak” dedim. Kahvecinin cevabı şu oldu: “Abi haklısın ama geçen sene 5 liraydı bu kahve. Şimdi 13 lira. Büyük şehre göre ucuz tabii ama buranın insanına yine pahalı.” Benzer şikayetlerle hemen her yerde karşılaştım. Üretici maliyetlerden dertli. Akaryakıt, gübre, ilaç ve işçi maliyetinin artışından…
Esnafın da derdi aynı. Sattığını aynı fiyata yerine koyamamaktan yakınıyor hepsi. Vatandaşla sohbette hep aynı konular öne çıkıyor. Gayrimenkul ve otomobil fiyatlarındaki anormal artışlar, aşırı yükselen kiralar ve ekmek fiyatı. Bir nokta dikkatimi çekti. Aslında hep vardı ama şu son dönemin farkı, eskiden yapmayanlar da katılmış… İnsanlar sahip oldukları toprağın her karışını değerlendirmeye başlamış. İmkânı olan, evinin küçük bahçesinde bile sebze – meyve üretiyor.
Toprağı geniş olup çok üretebilen, ihtiyacından fazlasını satıp gelir elde ediyor. Dediğim gibi, Anadolu’da geleneksel olarak vardır bu durum ama bugüne kadar bu işi yapmayanlar da başlamış kendi çapında meyve – sebze üretmeye. “Hem daha taze ve organik hem de daha ucuz” diyorlar. Anadolu izlenimlerine devam edeceğim.