Büyükelçi Ömer Önhon, 35 yıldan fazla görev yaptığı Dışişleri Bakanlığı’ndan geçen hafta emekli oldu. Önhon, Ankara Politikalar Merkezi (APM) için “ABD Açıklamayı Niye Böyle Yaptı ve Şimdi Ne Olacak?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Şunları söylüyor tecrübeli diplomat:
“Önce şu tespiti yapalım: ABD ve Fransa gibi ülkeler Ermeni meselesine ve Ermenilerin soykırım iddialarına her zaman kendi iç siyasetleri ve Türkiye’yle ikili ilişkilerde bir manivela nazarından bakmışlardır. Biden’ın 24 Nisan açıklaması da esas itibarıyla bu kapsamda alınmış bir kararın sonucudur. Tarihsel bir olayda, tek taraflı siyasi hüküm verilmiştir.
Her yıl 24 Nisan öncesi, ABD’yle ilişkilerimizde bir hareketlilik olur; diplomatlarımız ve ayrıca ülkenin ilgili diğer kişileri, kuruluşları bir kaza yaşanmaması için çaba gösterirler; müttefiklik ilişkileri ve stratejik ortaklığa dayanan ikili iş birliği temelinde, ABD’deki dostlarımızın da desteğini alan Türk diplomatlarının becerisiyle ‘soykırım’ kelimesinin kullanılmaması sağlanırdı. Bu yıl işler başka türlü gelişti.
ABD’yle ilişkiler epey bir süredir gergin. Suriye’de YPG/SDG’ye verilen destekten FETÖ’yü barındırmaya kadar bir dizi sorunumuz bulunmakta. Son birkaç yıldır S-400 ve buna bağlı meseleler doğdu. Halkbank davası da var. Birkaç gün önce de ABD Türkiye’yi F-35 programından çıkardığını resmi olarak açıkladı.
(...)
Biden’ın seçilmesi sonrasında, 23 Nisan’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı ilk telefon görüşmesinde, ertesi gün yapılacak açıklamada soykırım kelimesini kullanacağını, ama Türkiye’nin önemli bir müttefik olduğunu söylediğini, Haziran’da NATO Zirvesi marjında ikili bir görüşme yapıp ilişkileri ele alalım dediğini anlıyoruz. 24 Nisan açıklamasının yapılmasından sonra Türkiye’de her kesimden tepkiler gelmeye devam ediyor. Açıklamanın ‘yok hükmünde’ olduğu duyuruldu.
ABD’nin 24 Nisan açıklaması ikili ilişkilerimize vurulan bir darbedir. ABD’nin ilişkilerimize dair bakış açısını ve hatta umursamazlığını göstermektedir. Türkiye’ye soykırımcı damgası yapıştırmaya çalışılmasına kızmakta ve tepkilerimizde yerden göğe kadar haklıyız. Ama bu, ‘yok hükmündedir’ diyerek görmezden gelinecek bir gelişme de değildir. Her şeyden önce Ermenilere büyük bir moral olmuştur. Başka ülkelere emsal teşkil edebilecektir.
Belki BM’de konu edilebilecektir. Yahudi holokostuna artık bir ‘Ermeni soykırımı’ da ekleme hakkını kendilerinde görebileceklerdir. ABD ve diğer ülkelerdeki Ermeni grupların tazminat talepleri yolundaki çalışmalarını yoğunlaştırmaları sonucunu doğuracaktır.
Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin uğraşacağı konulardır bunlar. Uluslararası ilişkilerin doğal akışında, ABD’nin bu hamlesinin herhalde bir karşılığı olması gerekecektir. Benzer durumlardaki geçmiş uygulamalara bakıldığında en hızlısından akla gelen ilk tepki, ‘Al Büyükelçini-Ver Büyükelçimi’ olabilir mi? Bilemiyorum. Ama bildiğim iki şey var:
Birincisi; verilecek tepkiyi kısa, orta ve uzun vadeli sonuçlarıyla soğukkanlı bir şekilde değerlendirmek gerekir. Tepki verelim derken kendimize zarar verecek adımlar atılmamalı. İkincisi de; bu olaya bir bütünün parçası olarak da bakmak gerekir. O bütün de, Türk dış politikası ve bugün içinde bulunduğu durumudur.”