2009’da çekilen ilk ‘Avatar’ filmi efsaneydi. Fikri, hikayesi, 3D teknolojisiyle sinema tarihine geçmiş bir filmden bahsediyoruz. James Cameron imzalı filmin, tüm zamanların en çok hasılat yapan filmi olması da bu yüzden şaşırtıcı olmadı. Rüzgarı epey sürdü, filmin fanları oluştu resmen. 13 yıl sonra serinin ikinci filmi, ‘Avatar-Suyun Yolu’ vizyona girince; işte o ilk filmin fanlarından biri olan ve “İlk filmi 20 kez falan izledim” diyen bir arkadaşım aradı, “Benimle Avatar filmine gelir misin?” dedi. Ben de “Sinema eleştirmenleri düşük puan vermiş ama” deyince; “O zaman mutlaka çok iyidir” dedi. Israrcıydı yani, kıramadım. “Ama bak film 3.5 saat, söylenmeyeceksin! Ben seni kahveye, mısıra, frigo’ya boğarım, yeter ki yarısında çıkalım deme” dedi. Rüşvet veriyor aklınca. Ama kabul ettim tabii ki.
Bu devirde sinema bileti üstüne mısır menüsü, ayrıca kahve, frigo falan kaçırılmayacak fırsat resmen! Bizimki heyecandan ölmek üzere ama. “Sen en son ne zaman sinemaya gittin?” dedim, “5 yıl olmuştur” dedi gülümseyerek. “Anladım” dedim. Neyse, Kanyon’un yolunu tuttuk; 3 boyutlu gözlüklerimizi, mısırlarımızı, içeceklerimizi alıp yerimize oturduk. Reklamlar biter bitmez bizimki transa geçti. Arada “Allahım çok mutluyum” deyip dürtüyor beni ama ben bir şey söyleyince asla duymuyor, yokmuşum gibi davranıyor. Filme gelirsek…
Ekolojik açıdan muhteşem dengeye sahip Pandora gezegeninde mutlu bir hayat süren Navi (maviler yani) halkına rahat vermeyen dünyalılar yine iş başında. Yıl olmuş neredeyse 2023, Cameron’ın 4 kişiyle kaleme aldığı senaryoda sürpriz hiçbir şey yok. “Niye 3.5 saat yapmış ki şu filmi?” diyorum bizimkine; “E adam 13 yılda çekmiş, olsun o kadar” diyor. Pes! Peki ‘Hadi o filmin delisi, sen ne anladın?’ derseniz; sıralıyorum:
Mutlaka 3D izlenmeli
- 3.5 saatlik filmi izledikten sonra mavi tek bir şey görmek istemiyorum, en net kısım burası!
- Filmin ikinci yarısına kadar dayanırsanız, asıl aksiyon o zaman başlıyor. Oldukça da iyi sahneler var.
- Bu aksiyon dolu sahneleri izlemek için mutlaka 3D’yi tercih edin; hikaye bilindik olsa da görsellik muazzam. Suyun üstünde, altında müthiş manzaralar izleyeceksiniz. Digitürk’ün akvaryumuna benzemiyor yani! Takın gözlükleri, tadını çıkarın.
- Niye bu kadar çok pırlanta reklamı gösteriliyor sinemada, o kısmı da anlamadım. Sinema çıkışı pırlanta almayı mı gidiliyor, yeni akım falan mı var, hayırdır?
- Arkadaşıma ne mi oldu? Kendisi mest! Gece bile mesaj atıp “Çok güzel değil miydi ya?” diye sordu. Artık kaç kez gider sinemaya bilemem ama ben tünele girdim, çekmiy...
Sinemadan vazgeçenler kimler?
- Oscar’da yine yokuz! 95. Oscar Ödülleri’nde ‘En İyi Uluslararası Film’ kategorisi aday adaylığı için Türkiye, Tayfun Pirselimoğlu imzalı ‘Kerr’ filmini seçmişti ama listeye giremedi. ‘Bergen’ filmi gitsin demiştim ama dinlemediler, işte sonuç!
- Zuhal Olcay ve Haluk Bilginer 2023’te Oyun Atölyesi’nde, ‘Kel Şarkıcı’ isimli oyunda buluşuyor. Son zamanların en heyecanlı sanat haberi! ‘2023’te izlenecekler’ listemin en başına yazdım.
- Hasan Can Kaya’nın filmi ‘Çok Aşk’ın kısa tanıtımı yayınlandı. Büşra Pekin dışında, Uğur Yücel varmış ki, filme şimdiden yükseldim. Bu iddialı aşk komedisi 24 Şubat’ta sinemalarda.
- Yeni bir Çağan Irmak filmine hazır mıyız? Ben hazırım. ‘Sevda Mecburi İstikamet’ 6 Ocak’ta vizyonda. Film için Teoman aynı isimli bir şarkı yapmış; fragman eşliğinde YouTube’da izleyebilirsiniz.
- Konu sinema madem, alın yeni bir tartışma… Çağan Irmak, Mahsun Kırmızıgül gibi isimler yeni filmleri için sinemayı tercih ederken; Ata Demirer’in yenisi ‘Bursa Bülbülü’ dijital platformda yayınlanacak. Keza Gülse Birsel’in yeni filmi de. Son Recep İvedik zaten dijitalde gösterimde. İşte bu noktada sinema yazarı Murat Tolga Şen’in güzel bir tespiti var. Diyor ki; “İşin acı tarafı saloncularla kavgaya tutuşup tuhaf ve sansürlü yeni sinema yasasını çıkarttıranlar, platformu görür görmez sinemadan vazgeçti. Bir James Cameron olamadınız be!” İşin şakası bir yana… Gişe yapacak Türk filmlerinin çoğu yeni yılda dijital platformlarda olacak. E tabii büyük paralar, büyük anlaşmalar söz konusu. Peki ‘sinema salonları ne olacak?’ diyen var mı bu sinemaya gönül vermiş büyük sinemacılar içinde? Ya da bu ne perhiz diyenler?
Nurgül’ün yattığı noktadayım!
Yılbaşı öncesi patlama yaşayan davetlerden başı dönmüş Nurgül Yeşilçay’ın, soruyormuş: “Herkes her yere nasıl yetişiyor? Ben bir gün dışarı çıksam 10 gün yatarım!” Al benden de o kadar! Son iki aydır davet patlaması var İstanbul’da. Günde en az beş tane! İnsanlar arabalarında üst baş değiştirip diğer davete koşturuyor resmen. Çılgınlık hali. E bir de davet ekonomisi diye bir gerçek var! Her davete aynı kıyafetle gidemezsin, kınarlar, alışveriş şart.
E bakımsız gidemezsin; makyajdı/föndü derken, nerden baksan iyi para. Özel şoförü olanları saymıyorum, taksi zaten yok. Kendi aracınla gitsen, bu davetlerin yapıldığı yerlerde vale ücreti en az 100 TL. Üç yere uğrasan 300 TL sadece vale parası. Gidip ne yapıyorsun peki? Markanın, mekanın, kurumun bedava reklamını! Şahsen işim gereği iki yere gitmek zorunda kalsam, üç gün evde yatıyorum. Hiç kendimi paralayamam, Nurgül’ün yattığı noktadayım!
Taksi olayını çözememiş (mi?)!!
Sinir oluyorum muhalefet yapma hevesiyle insanların hakkının yenmesine… Tamam eleştir de, kötüyse, yanlışsa eleştir kardeşim! Kaya Çilingiroğlu geçenlerde Twitter hesabına yazmış. “Dört senedir taksi olayını çözememiş, kalkmış birde devlet yönetecek” diyerek Ekrem İmamoğlu’nu eleştiriyor. De ayrı yazılacak ama neyse, konumuz o değil. Kimseci değilim ama haklıya haklı, haksıza haksız demenin taraftarı biri olarak Kaya Bey’e sesleniyorum: Aylardır belediye meclisinde taksi sorunu çözülmeye çalışılıyor, Eyüp Aksu ve yandaşları ‘taksi sayısı yeterlidir’ diye itiraz ediyor.
En son minibüs ve dolmuşları taksiye çevirme kararı alındı, adam ona da itiraz edeceğini söyledi. Hiç mi okumadınız, duymadınız bu itirazları Kaya Bey? Hayır serzenişte bulunup sorunun çözülmesine katkı sunmak isterseniz, Eyüp Bey için de bir iki satır karalayın isteriz. Doğru yere saydırırsanız belki faydası olur, teşekkürler.