Yazıişlerinden aradılar geçen gün, Instagram’a yazdığım iç dökmelerimi okumuş editörüm. “Oraya yazacağına köşene yazsana” diye fırça kaydı. Ben yazı bile yazacak halde değilken dürttü beni resmen. “Evinde ne yaşıyorsun, nasıl hissediyorsun, kendini iyileştirmek için ne yapıyorsun, yaz paylaş. Çünkü herkesin duyguları ortak, herkes senin gibi, herkes karışık” dedi. “Peki, sen istedin” dedim...
Oturdum, bu yeni hayata nasıl adapte olmaya çalışıyorsam aynen yazdım: Hayatımda ilk kez saçımı nasıl boyadığımı, el mecbur temizliğe girişmemi, aldığım her şeyi temizlemek zorunda kalırım diye markete gitmeye üşenmemi ve hiçbir şeye asla konsantre olamadığımı, her şeyi… Asıl hikayeyi de bugüne bıraktım: Karantinada yalnız olmak mı? Çoluk çocuk bir arada günlerce aynı eve tıkılmak mı? Hangisi daha zor? Üşenmedim, anket bile yaptım sosyal medya hesabımda.
Herkes, daha doğrusu yüzde 70’lik kesim dedi ki, yalnız olmak daha zor! Pardon ama kime göre, neye göre?!! Arkadaşlarım kan ağlıyor telefonda ayıptır söylemesi. Yemek yapmaktan, bulaşık makinesi doldurup boşaltmaktan, çocuğa ödev yaptıramamaktan, kendilerine hiç zaman ayıramamaktan, erkeklerin hiçbir işin ucundan tutmamasından, üstelik bu sürecin daha ne kadar süreceğini bilememekten dolayı büyük isyandalar.
Bakmayın siz o mutfağa girip sosyal medyada poz veren adamlara! Kaçı Şahan Gökbakar gibi ekmek, pizza, mantı yapıyor sanıyorsunuz? Çoğu fotoğraf çektirip, mutfağı darmadağın edip çıkıyor. Yemezler! Ana okulu çağında çocuğu olan arkadaşlarım hepten cinnet geçirecek... Bebeleri başlarına kaldı, 7/24 eylemek zorundalar. Dram üstüne dram!
İnsanlar günlerdir dip dipe, ekstra gerginler. İşe/okula gidip nefes alıyorlardı hiç değilse. Kıvılcımlar her an yangına dönüşebilir valla. ‘Boşanmalar artabilir dikkat’ uyarılarını boşuna yapmıyor uzmanlar. Haa olgun olanlar, sevenler, idare edenler ayakta kalacak, sınanacak, atlatacaktır, o ayrı.
Bu arada halinden memnun olanlar, gayet iyi vakit geçirenler kızmasın alınmasın, yazının konusu onlar değil sonuçta. Şimdi... Bir de madalyonun öbür yüzü var: Yalnız olmak! Onu da aşağıdaki yazıda anlatayım, buyrunuz...
Yalnız olmak niye zor?
Son derece bekar bir birey olarak kendi adıma mutluyum. Diğer bekar arkadaşlarımla konuşuyorum, onlar da pek mutlu mesut. ‘Yoksa birbirimizi gaza mı getiriyoruz?’ diye arada düşünmüyor değilim ama sonra normal ayarlarıma geri dönüyorum hemen. Bir kere karışan yok, yemek isteyen yok, daraltan/sıkan yok. Özgürlük var, ohh misss.
Ama öyle bir an geliyor ki; insan ‘bir omuz olsa yaslansam’ istiyor. ‘Şu filmi keşke ona sarılıp izlesem’ diye iç geçiriyor. ‘Vakit bolken, birlikte yemek yapsak’ diye hayal kuruyor. Anlatmak, anlamak, sohbet etmek istiyor, oyun oynamak istiyor, boş boş gülelim istiyor. Yeri geliyor ‘kavga etsek, trip atsak birbirimize’ bile diyor insanın canı. Can bu, saçmalayabiliyor. ‘Nasıl olsa gidecek yerimiz yok, hemencecik barışırız, eskisinden daha iyi oluruz’ diye düşünüyor galiba.
Deli herhalde bu can, ne bileyim! İşte o anlarda... Kurduğun büyük cümleleri unutasın, yalnızlığa düzdüğün övgüleri kaldırıp çöpe atasın, ‘amma büyük konuşmuşum’ diye kendine kızasın, egonu duvara fırlatıp kendine sıkı bir ayar veresin geliyor. En çok da ‘yok mu bu işin ortası’ diye bağırasın geliyor!
Sonra arkadaşlarına sarıyorsun, görüntülü konuşurken; telefon karşısına birbirine sarılıp çift olarak geçenlere ‘Ayrı ayrı geçin karşıma’ diye posta koyup telefonu kapatasın geliyor. İşte uzun süre evde kalmak, ayarları böyle bozuyor sevgili karantina dostları. Yani orta yolu siz bulun, yormayın beni.
Ama tek tavsiyem var: Siz siz olun, yazdıklarımı okuyup gaza gelmeyin... ‘İyi misin?’ diye mesaj atan o hayırsız eski sevgiliyle muhatap olmayın. “Şimdiye kadar nerdeydin” deyip, suratına kapatın. Ne demiş atalarımız, ex’ten next olmaz!
Doğum gününde karantinada olmak!
Bakın yalnız olmanın nesi kötü en çok biliyor musunuz? Doğum gününü yalnız kutlamak var ya, işte bu fena! 40’tan sonra doğum günü kutlamama kararı almıştım, ‘Bu yaştan sonra kutlanacak bir şey yok’ diyerek. Ama işte... Karantinada inadına kutlayasın geliyor!
Sosyal medyada dolaşan bir video var hani: Adam, aynadaki yansımalarına kadeh kaldırıp kendini kutluyor. Tam o abi gibiyim yemin ederim! ‘İyi ki doğdun canım kendim, şahane bir yaş diliyorum kendime’ diyerek akşam aynalara kadeh kaldırmayı düşünüyorum!
Neyse, arkadaşlarım sağolsun, ‘akşam house party’de buluşup görüntülü partileriz’ dediler de, biraz olsun sakinleştim. Ayıp olmasın onlara diyorum, tuvalet kağıdından üç katlı pasta yapıp mum dikeyim!! Şaka bir yana, unutulmaz bir doğum günü olacak, belli.
Sosyal medya sağolsun, kendimi hiç yalnız da hissetmiyorum üstelik. Daha önce karantinada yaş günü kutlayanların şiirlerinden ilham alıyorum: “Bugün benim doğum günüm/Hem sarhoşum hem yastayım/Bi ev kanepesi üstünde/Sokağa çıkmamam gereken yaştayım...”