Şirin SeverMahkemelik Neşet Ertaş filmini izledim ve…

HABERİ PAYLAŞ

Mahkemelik Neşet Ertaş filmini izledim ve…

Saz ve söz ustası Neşet Ertaş’ın hayatını anlatan ‘Garip Bülbül Neşet Ertaş’ filmini izledim bir-iki gün önce… Filmin yapımcısı Mustafa Uslu’nun davetiyle elbette. Kendisi ‘Ayla’, ‘Müslüm’, ‘Cep Herkülü: Naim’ gibi filmlerin de yapımcısı. Vizyona sokacağı bu yeni filmi nedeniyle Neşet Ertaş’ın ailesiyle davalık biliyorsunuz. Aile filmin çekilmesini istemedi, mahkemeye başvurdu. Peki itirazları neydi? Neşet Ertaş’ın çocukları ve ilk eşi, daha önce de basına çok kez yansıyan açıklamalarında özetle şunu söylediler: “Neşet Ertaş’a hayattayken defalarca bu tür teklifler gelmesine rağmen, kendisiyle ilgili sadece belgesel yapılmasına rıza göstermiş, sinema filmine asla müsaade etmemiştir. Çekilmesi olası bir filmde, isimlerimizin veya hayatımızdan kesitlerin yer almasına bizim de onayımız yoktur...”

Haberin Devamı

Durum böyleyken ne oldu? Yapımcı Mustafa Uslu; tüm itirazlara rağmen, Prof. Dr. Erol Parlak’ın kitabından yola çıkarak çekilen filmi bitirdi. Film 23 Aralık’ta vizyona girecek. Bu tartışmalı filmin bitmesi şerefine de; filmin bütün ekibini, Abdallar derneklerinin temsilcilerini toplayarak basına küçük bir izleme etkinliği yaptı Uslu. Aslında amaç, suçlamalara yanıt vermekti. Zira aile, Mustafa Uslu’nun davalar devam ederken filmi vizyona sokup davaları ve hukuku etkisiz hale getirdiğini ileri sürüyor. Uslu’nun yanıtı ise sert oldu toplantıda: “Bu filmi kimse engelleyemez! Öyle bir algı yaratıyorlar ki, sanki mahkeme kararlarına rağmen filmi vizyona sokuyoruz!!

Oysa mahkemeler lehimize devam ediyor. Yüksek Mahkeme’nin kararı diyor ki; bilirkişi incelemesi yapılmadan, kişilik haklarına saygısızlık ispatlanmadan bir filme tedbir konulamaz, konulursa sansür uygulanmış olur. Biz kimsenin kişilik haklarını zedeleyecek bir sahneye imza atmadık, kimseyi küçük düşürmedik.” Hatta dönüp basın mensuplarına da sordu; “Siz söyleyin, kimseyi küçük düşürecek bir sahne var mıydı filmde?” Açıklıyorum o zaman…

Yapımcı Uslu ne diyor? “Böyle bir vasiyet yok!”

Kendi adıma söyleyebilirim ki rahatsızlık yaratacak tek bir sahne görmedim. Ustaya saygıda kusur edilmemiş, ailesine en ufak bir haksızlık ve saygısızlık yapılmamış. Hatta Neşet Ertaş’ın hayatına dair bilmediğimiz ne çok şey varmış diye izledim; türkülerini yeniden dinlediğim için mutlu oldum. Öte yandan Abdal derneklerinin temsilcileri de filmi çok beğendiklerini ve Abdallar’ın ilk kez bir filmde yer almasından dolayı teşekkürlerini ilettiler.. Peki nedir mesele? Büyük ustanın vasiyetinin hiçe sayılması mı? “Böyle bir vasiyet yok!” diyor Uslu.

Haberin Devamı

Prof. Erol Parlak’ın iki ciltlik ‘Garip Bülbül Neşet Ertaş’ kitabını sinemaya uyarladıklarını ve bu kitabın her satırında Neşet Ertaş’ın onayı olduğunu söylüyor ve ekliyor Uslu: “Ustaya dair her yayını inceledik, içlerindeki en kayda değer eseri seçtik. Bizden bir kuruş para talep etmedi. Tek istediği, eserin doğru aktarılmasıydı. O yüzden projenin içinde olmak istedi. Çocukları çıktı dedi ki; ‘bu kitap babamızın onayı olmadan yazıldı’. Fakat kitabı açınca görüyorsunuz, ikinci sayfada oğlu Hüseyin Ertaş’ın adı var!! ‘Neşet Ertaş’ın böyle bir vasiyeti yok’ diyorlar.

Haberin Devamı

İyi de bu insanlar Neşet Ertaş’ın hayatının son 15 yılında yoklar! Babalarıyla sadece 1 kez görüşmüşler. Ölmeden 3 gün önce de hastanede görmüşler, doktor hayatta, gidin sorun. Ustanın son yıllarında her türlü işinde noterliğini yapan Beşiktaş 37. Noteri de ‘böyle bir vasiyet yok’ diyor, onunla 15 yıl yaşayan, aynı yastığa baş koyanlar da. Kızı Döne Ertaş, 4 defa benimle görüştü, her konuda anlaştık. Tek isteği Erol Parlak’ın bu projede olmamasıydı. ‘Onsuz bu film çekilemez çünkü rahmetli babanız bütün eserlerini Erol Hoca’ya bırakmış. Hepsi onun uzmanlık alanı’ dedim ve anlaşma bozuldu. Vasiyet varsa, benimle niye görüştüler?”

‘Kimse bu aşkın üzerine toprak atamaz…’

Mustafa Uslu diyor ki, “Biz bu eseri yaparken, birilerinin magazinsel durumları ortaya çıkmasın diye çalışmadık, biz bir kültür filmi yaptık.” Ne demek bu? Neşet Ertaş’ın ilk eşiyle gazinoda tanışması ve ailenin bu bilgilerden rahatsızlık duyması gibi sebepler. İkinci eşi Seyhan Hanım’a filmde yer verilmesi.

Açıkçası ben de bunları bilmiyordum, filmi izleyince öğrenmiş oldum. Uslu bu noktada şunları söylüyor; “Zaten filmi izleyince herkes anlayacak bu itirazların nedenini. Ortada 30 yıllık tertemiz bir aşk var. Son nefesine kadar aynı yastığa baş konulmuş. Bu tertemiz aşkın üzerine kimse toprak atamaz. Kimse onu yok sayamaz.”

Ustayı halk ozanları oynadı

‘Bozkırın Tezenesi’, Abdallık geleneğinin son büyük temsilcisi, halk ozanı Neşet Ertaş, aynı zamanda UNESCO’nun ‘Yaşayan İnsan Hazinesi’ ilan edilmiş bir isim. Ve bu film, böyle büyük bir sanatçıya dair önemli bir belge. Gelecek nesillere aktarılması gerekirken, üzerinde kara bulutların dolaşması üzücü.

Bu noktada, ‘halka mal olmuş isimlere dair tek söz sahibi olması gereken ailesi midir?’ noktasında tartışmak gerek. Büyük bir emek de var ortada. Ömer Faruk Sorak’ın yönetmenliğinde 5 yıldır süren projede, tam 17 bin kişi çalışmış. Neşet Ertaş’ın gençliğini oynayan Bektaş Dolu ve olgunluk dönemini canlandıran Ramazan Bağgül, birer halk ozanı. Onları Erol Parlak önermiş ve bizzat çalıştırmış. Türküleri de kendileri seslendirmiş. Gerçekten bravo.

‘Kurak Günler’ nasıldı?

Yekten söyleyeyim; Türkiye’deki kuraklığı anlatan çok iyi bir film. Her manada kuraklığı anlatıyor ama! Sanıldığı gibi eşcinsel bir ilişki etrafında dönmüyor yani. Tersine, ülkedeki her sorunun müsebbibi olarak gösterilen cinsiyetçilik, ayrıca linç kültürü, çürümüşlük, yobazlık içinde nasıl yok olduğumuzu gözümüze sokuyor.

Bunu da obruklar üzerinden yapıyor Emin Alper. Konya Ovası’nda yeraltı sularının bilinçsiz kullanımı sonucu oluşan 2 binden fazla obruk (derin çukur diyebiliriz) yüzünden Anadolu adeta çöküyor. Daha iyi bir metafor yapılabilir miydi ki?!! Böyle can sıkıcı bir filmi izlerken iyi hissettiren şey ise; uzun zamandır dopdolu bir sinema salonunda olmaktı. Eski günlerdeki gibi. Hem de bir Türk filminde! Bu detayı da kaçırmayın derim.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder