Tutarmış! ‘Kırık Plak’ oyununu izleyince anlıyorsunuz. Eski dönemlerde nasıl sözler yazılırmış, nasıl hisli şarkılar yapılırmış; birileri şöyle bi’ üzerinden geçip de hatırlatınca çıkıyor fotoğrafı ortaya. Eski zamanlar nasıl da naifmiş, şimdilerde ne çok şey değişmiş. Ve bütün bunlar şarkılara nasıl da yansımış, çoğumuz farkında değilmişiz.
İşte ‘Kırık Plak’ böyle bir oyun. Bu kederli komediye hayat veren de Serhat Kılıç’ın ta kendisi. Kılıç’ın oyunculuğunun üzerine müzik bilgisini ve yeteneğini ekleyerek yaptığı müthiş sahne şovlarının hayranıyım. Şarkı söylemekle karışık, ‘değerli olanı hatırlatma’ diyebiliriz sahnede yaptığı şeye. Üstelik o kadar iyi yapıyor ki bu işi, o kadar tatlı tatlı iğnesini dokunduruyor ki; mest olmamak elde değil. Şimdi ‘Kırık Plak’ oyunuyla, o sahne şovlarında seslendirdiği şarkıların derinine iniyor bir nevi. Hikaye ise şöyle: Yetenekli ve popüler bir aktör; günümüzün televizyon ve sinema dünyasında sancılar çekiyor, kesinlikle uyumlanamıyor, kendini bir yere koyamıyor. Evine haciz geliyor ve deyim yerindeyse var olmanın dayanılmaz ağırlığını iliklerine kadar hissettiği bir dönem yaşıyor. Gerçekle hayal arasında annesiyle konuşmaya başlıyor. Sektörü, sektörde alınan kararları kıyasıya eleştirirken de birebir kendini yansıtıyor bana kalırsa. Evet bu düpedüz Serhat Kılıç’ın gerçek düşünceleri! Zira gerçek isimlerden, gerçek olaylardan bahsediyor büyük oranda. Serhat Kılıç hayal kırıklıklarından dem vururken şarkı sözlerini de arkasına alıyor. Eskiden şarkı sözleri ne naifti, ne kibardı değil mi? Çünkü zamanın ruhu öyleydi. Bugünkü şarkı sözlerini irdeleyince, her şey nasıl da değişmiş anlıyorsun. Bugünün ruhu bencillik mesela! Kişisel gelişimciler sayesinde herkes kendini biricik zannediyor tamam da; biricik olunca her şey bizim sanıyoruz, her şeye hakkımızın olduğunu sanıyoruz. Öyle şeyler kodluyorlar ki beynimize, bunlar şarkı sözlerine bile yansıyor. “Bu kız beni görmeli, bana kazak örmeli, yalnız beni sevmeli..” Denge iyice bozuluyor zamanla, kadın gelip diyor ki “Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe, sırf sana benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim...” Doz giderek artıyor, “Çok üzgünüm istemeden seni dün gece aldattım, çünkü sana bağlanmaktan kaçtım...” Oysa ki eskiden ilişki bittiğinde adam “Yeter ki gel bana, senede bir gün...” demekle yetinmiş. Böyle bir doyum, böyle bir duruş. Şahane tespitler, şahane eleştiriler. Özetle diyor ki bu oyun; bana Spotify listeni söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. Özlem Esmergül yazmış, Serhat Kılıç yönetmiş. Tek perde. 80 dakika. Su gibi akıp gidiyor.
Ne bu; şarkı mı yaptın sen?
Bütün yıl en çok dinlenen şarkıların açıklandığı zaman geldi çattı. Spotify hem dünyada, hem Türkiye’de, hem de kişisel listelerimizde 2024’te en çok neler dinlenmiş yayınlamaya başladı. Ve sıkı durun; 2024’te en çok dinlenen şarkı ‘Cıstak’ olmuş Türkiye’de! Herkes şaşkın çünkü pek çok kişi duymamış bile şarkıyı benim gibi. Belki benim kuşak bilmiyordur, olabilir tabii. Ben de, şarkıcı Aydilge’nin isyan dolu videosundan sonra girip baktım açıkçası. Era7capone, Batuflex, Narco’nun ortak çalışmasıymış şarkı. Sözler şöyle: “Tanıştım Bebek’te, adı Natasha, Dedim ‘uzatma bebek, yat aşa’ Aldım marka bakmıyo’m faturasına. Adı Katarina, verdim tam arasına, Kapladım vücut tatoo, sigarayı puff’ladım sağa sola, Hadi cıstak, cıstak, cıstak, manitalar ıslak ıslak, ıslak, uff..” Bu nedir şimdi? Şarkı mıdır? Aydilge de çektiği videoda diyor ki; “Müzik ruhun gıdasıdır ama bazen gıda zehirlenmesi de olur. Kadın bedeninin aşağılandığı, paranın, markanın, bir şeyler tüttürmenin fiyakalı gösterildiği bu şarkılar çok dinleniyor. Kabul edelim ki bu, kültürümüzün bir parçası oldu. Gittikçe materyalistleşen ve kadını ‘seks aparatı’ gibi gören bir yanımız var. Bu şarkıların alıcısı ne kadar çok olsa da, bizler bunun kadına yönelik ayrımcılık olduğunu anlatmaya ve eleştirme hakkımızı kullanmaya devam edeceğiz.” Çok güzel demiş, aynı fikirdeyim. Toplum neyse, şarkılar da onu özetliyor. Serhat Kılıç’ın ‘Kırık Plak’ oyununda 80 dakika anlattığı şey tam da bu! O yüzden n’olur ama n’olur izleyin bu oyunu. Bir şarkı, bir oyunu ancak bu kadar güzel özetleyebilir çünkü!
Başkası adına utanmak!
Mahsun Kırmızıgül annesini kaybetmiş. Başı sağolsun. Annesine ne kadar bağlı, ne kadar hayırlı bir evlat olduğunu herkes bilir. Dolayısıyla çok üzücü, çok insanı dağıtan bir şey. Görüntülerde izledim, perişan bir halde. Ama millet cenazede neyin peşinde? Selfie yapıyorlar ya adamla! İnanılır gibi değil gerçekten. O halde bir insanla fotoğraf yarışında herkes. Utanma duygusu yok, empati yok, insani hiçbir şey kalmamış kimsede. Kimse ne ayıp biliyor, ne saygı biliyor, ne de kimsenin acısını umursuyor... Başkasının adına utanıyorsun, onun haberi bile yok; en acısı da bu. Beyin çürümesi dediğimiz şey bütün topluma yayılınca, toplumsal çürüme gerçekleşiyor belli ki. Gerçekten çok yazık. Sosyal medya bu delilik halini iyice artırıyor, net söyleyeyim.