Okulların açılmasıyla birlikte yapmış olduğum çocuk değerlendirmelerinde en fazla gözlemlediğim sorunlardan biri çocukların kalem tutma becerilerindeki yetersizlikler, ellerinin çabuk yorulması, dominant el tercihinin olmaması gibi davranış özelliklerini söyleyebilirim. Bu davranış özellikleri çocukların masa başı çalışmalarını sevmemelerine, kalem tutma becerisi gerektiren aktiviteleri yapmayı reddetmelerine neden oluyor.
Ebeveynlerin bir hevesle aldığı etkinlik ve boyama kitapları, çocukların gelişimi için önemli olsa da çocuğun ilk önce kalem tutmayı öğrenmesi gerekir. Kalem tutma becerisi, el göz koordinasyonu ile kas gelişimini içine alan bir gelişim sürecidir.
Okul hayatına hazırlık ve sağlıklı gelişime destek olmak için çocuğun kalem tutma becerisini geliştirmek gerekiyor. Bazı çocuk yaşı küçük olmasına rağmen kalemi çok düzgün tutarken, bazı durumlarda ise yaşından beklenmeyecek şekilde kalemi kullanmakta zorluk çekmektedir.
Çocuk gelişiminde kalem tutma becerisini kapsayan gelişim alanı ince motor becerilerdir. İnce motor beceriler makas kullanma, çatal/kaşıkla yemek yeme, kule yapma, düğme ilikleme, boyama gibi çalışmaları içine alır. Bunun için çocuğun gelişimini değerlendirirken bir bütün olarak bakmak ve gelişim dönemlerine uygun hareket etmek önemlidir.
Kalem tutma becerisindeki yetersizlik nedenleri:
Gelişimin içten dışa olduğunu düşünürsek, çocuklarında kalemi kavrama ve tutuş şekilleri yaşlara göre farklılık göstermektedir. El kasları güçlendikçe, el göz koordinasyonu yerleşmeye başladıkça kalemi daha kontrollü tutar ve çizimlerin anlamı , şekli oturmaya başlar. Çocuğun el tercihi fonksiyonel bir serebral lateralizasyon olarak kabul edilmekte ve beyinle bağlantılı bir süreçtir. Sağ elimizi sol beyin, sol elimizi ise sağ beyin kısmı yönetmektedir. Çocuğa kalemi tutacağı el konusunda kesinlikle baskı yapılmamalıdır. El tercihi konusunda çocuğun zamanla baskın / dominant elini tercih etmesine fırsat verilmelidir.
Yaşlara göre tutuş şekilleri:
Tatil zili çaldı. Çocukları bekleyen uzun bir tatil başladı. Tatil boyunca çocuklarının boş kalmasını istemeyen ebeveynler ne yapacakları konusunda kararsızlık yaşıyor. Çocuklar ise tatilin keyfini sürmek niyetinde…
Peki ne yapmalı? Tatil de ders çalışmalı mı yoksa dinlenmeli mi?
Çocuklar yoğun ve stresli bir dönem geçirdiler. Hem pandeminin olumsuz etkileri, hem de yeni düzene uyum sağlamak herkesi zorladığı gibi çocuklarımızı da zorladı. Bu dönemde yaşanılan öğrenme zorlukları, çalışma sistemine uyum sağlayamama, sınav stresi, kaygılar aileleri ve çocukları yıprattı. Aileler okulların kapanması ile okul sürecinde öğrenilen bilgilerin unutulmasından ve yeni eğitim öğretim yılında akademik anlamda çocukların geride kalmasından endişe duymakta.
Her öğrenme süreci yeni sinaptik bağların oluşması demektir. Bellek ve hafıza birbirini tamamlayan ve etkileyen süreçlerdir.
Araştırmalar beynin her iki yarımküresinin aktif çalıştığı zaman; genel yetenek, öğrenme ve matematik gibi alanlarda beyin üzerine etkinin 5-10 kat daha fazla etkili olduğu belirlenmiştir.
Beyin yarım kürelerinin çalışma bölgeleri ve kontrol ettiği alanlar farklıdır.
Beynimizin sağ yarım küresi: Algı, dikkat, uzaysal algılama, sezgiler, duygular, görsel ve işitsel konular ile ilgili iken,
Beynimizin sol yarım küresi
Asperger Sendromu, Otizm Spektrum Bozukluğu içinde “yüksek fonksiyonlu otizm” diye tanımlanan bir alt tanı grubunun içindedir. Sendromun ismi Dr.Hans Asperger tarafından konulmuştur. Asperger Sendromlu çocuklar, otizm spektrum tanı belirtilerini ve şiddetini daha hafif gösterirler. Erkeklerde kızlara oranla daha fazla görülür.
Aspergerli çocuğu tanımak
Aspergerli bireylerde ana sorun sosyal -iletişim ve etkileşim sorunları, kısıtlı ilgi alanları, motor koordinasyon becerilerinde gerilik göze çarpar. Bireylerde zeka geriliği gözlenmez. Asperger Sendromu, Otizm Spektrum Bozukluğunda olduğu gibi nedeni tam bilinmemekle birlikte biyolojik, çevresel ve genetik faktörlerin etkili olduğu düşünülmektedir.
Asperger Sendromunu çocukluk döneminde otizmden ayırt etmek güç olmakla birlikte bazı ipuçları bize ergenlik ve yetişkinlik dönemindeki süreç için ipucu vermektedir. Orta çocukluk ve sonrasında tanı koymak için ayırt edici tanı özelliklerine bakılır.
Asperger sendromunu otizmden ayıran özellikler
Asperger Sendromunu otizmden ayıran en belirgin özellikler erken yaşta edinilen dil becerileri ve kelime dağarcığıdır. Asperger’li çocuklarda gecikmiş konuşma görülmez. Zeka düzeyleri ortalama ve ortalamanın üstüdür. Diğer ayırt edici tanı özellikleri:
Asperger sendromu testi var mı?
Asperger Sendromu tanısı koymak için yapılan bir kan testi yada görüntüleme yöntemi yoktur. Sendromun belirtileri kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Gelişim öyküsü, klinik gözlem ve gelişimsel farklılıklar tanı için yeterlidir.
İnsanlık için zor olan iki yılı geride bırakırken yeni düzene ve yaşam şekline adapte olmaya çalışıyoruz. Evde geçirdiğimiz süre herkesi olumsuz etkilerken, en derin izleri de çocuklarımızda bıraktı. Evde çalışmanın verdiği zorunluluk, sosyal alanlara çıkamama, çok fazla ekrana maruz kalma gibi sebepler birçok nörolojik ve gelişimsel sorunlara zemin oluşturdu. Bu dönemde çocuklarda görülen en büyük sorunlardan biri “otizm spektrum bozukluğu” adı altında “uyaran eksikliği, atipik otizm, yaygın gelişimsel bozukluk” tanıları oldu.
Otizm dünyada AIDS, şeker hastalığı ve kanser kadar hızlı bir şekilde artıyor.
Otizm erkeklerde kızlara oranla 4 kat daha fazla görülüyor.
Otizm için yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan sosyal uyum, iletişim kurma, davranış ve öğrenme süreçlerindeki farklılıklarla devam eden nörolojik temelli bir gelişimsel bozukluktur. Dolayısıyla bebeklik dönemindeki gelişimsel aşamalar bizim için önemlidir.
Bazı belirtilere farklı anlamlar yüklemek tanılama sürecini geciktirir. Çok yaşanılan otizm’de bilinen yanlışlar:
"İşine gelmediği için bakmıyor"
Bebeklerin ebeveynleri ile göz kontağı kurması ve göz takibi yapması gerekir. Siz ona gülümsediğinizde sosyal etkileşimi yakalayıp gülmesini bekleriz. (Donuk bir yüz ifadesi olmamalı)
"Cool çocuk kimseyi dinlemez. Kimseyi aramaz"
Okuma bayramı yaklaşırken herkeste biraz stres var. Bir grup okumayı sökmüşken, bir grup hala sınıfın çok gerisinde. Dolayısıyla öğretmenler, aileler ve en çok da çocuklar stresli ve kaygılı...
Okuma kısmındaki bu farklılık neden oluyor? Neden bazı çocuklar için okumayı sökmek bu kadar zor bir süreç haline geliyor?
ABD (Öğrenme Güçlüğü olan Bireyler Yasası-IDEA) 13 tane özel öğrenme güçlüğü kategorisi belirlemiş. Bunlardan en çok duyduklarımız DİSLEKSİ (Okuma Güçlüğü), DİSGRAFİ (Yazma Güçlüğü) , DİSKALKULİ (Matematik Güçlüğü), DİSPRAKSİ (Motor Koordinasyon Güçlüğü). Biz bugün okuma güçlüğü olan DİSLEKSİ’yi inceleyeceğiz.
Disleksi nedir?
Disleksi, normal veya normal üstü zekaya rağmen, akıcı okuma ve okuduğunu anlama sorunlarıyla kendini gösteren nörolojik temelli bir öğrenme farklılığıdır.
Disleksi’nin nedeni tam bilinmemekle birlikte beyin bölgelerindeki bilgi işlemleme süreçlerindeki farklılıklardan kaynaklandığı düşünülmektedir. Disleksi nedenleri çeşitlerine göre değişiklik gösterir. Genetik ve kalıtsal yatkınlık, çevresel faktörler, gebelikte alkol ve sigara kullanımı gibi sebeplerin etkilediğini biliyoruz. Dislekside yaşanılan sorunlar , zeka geriliği yada beyin hasarından kaynaklanmaz.
Disleksi, öğrenme güçlüğü başlığının altında en çok tanısı olan bir gruptur. Genellikle ilkokul döneminde ortaya çıkan sorunlarla birlikte aileler farklılıkları fark etmeye başlar. İlkokul ikinci sınıfa gelindiğinde belirtiler çok net bir hal alır. Günümüzde geliştirilen test ve müdahale programları ile artık çocuklar okul öncesi dönemde de tespit edilip, destek alabilmektedir. Böylece okula daha kolay adapte olup, zaman kaybetmemiş olurlar. Disleksi belirtileri yaş gruplarına göre (yani okulöncesi ve ilkokul dönemine göre) farklılık göstermektedir.
Okul öncesi disleksi Belirtileri
Zeka tüm insanlarda var olan ve geliştirilebilen bir nörogelişimsel süreçtir. Zeka gelişimine genetik faktörler kadar çocuğa bakım verenlerin davranışları, tutumları ve çevresel faktörler de etkilidir.
Bu yazıda “Zeki anne babanın çocuğu da zeki olur mu? Çocuğun zeki olması için ne yapmalı? Zeka sonradan gelişir mi?” sorularına birlikte cevap arayacağız.
Beynimizin oluşumunda ve işleyişinde nöronların, sinapsların ve nöroplastisitenin önemi büyüktür. Anne karnında oluşup gelişmeye başlayan beyin, hayatımız boyunca gelişmeye ve değişmeye devam eder.
Her çocuğun birbirinden farklı ve biricik olduğunu düşünürsek, çocuğunuzun zeka gelişimini desteklemek için daha anne olmaya karar vermeden önce harekete geçmeniz gerekiyor.
1. Vücudu bebeğe hazırlama ve beslenme
Gebelik dönemi öncesi anne adaylarının vücutlarını hormon, vitamin ve mineral olarak sağlıklı hamile kalmaya hazırlamış olmaları gerekir. Gebelik sürecinde annenin sağlıklı beslenmesi, alkol ve sigaradan uzak durması, folik asit ve omega açısından zengin beslenmesi bebeğin gelişimi için hassas olunması gereken bir noktadır.
2. Gebelik sürecine hazırlanma
Anne adayının psikolojik olarak huzurlu ve mutlu bir gebelik süreci yaşaması, bebeğini kabullenişi ve bağ kurması, bebek ile ebeveyn arasındaki bağı kuvvetlendirir. Anneler bu anlamda biraz daha şanslı oluyor. Gebelik süreciyle beraber bebekle daha kolay ve direkt bir bağ kurma şansını yakalayabiliyorlar babalara kıyasla. Bu yüzden bebek dünyaya geldikten sonrada babanın bebeği ile bağ kurması, kabullenmesi, ihtiyaçlarını karşılaması, onu sevmesi gelişimin sağlıklı ilerlemesi için kritik bir öneme sahiptir.
Ebeveynler tarafından merak edilen konulardan biri “2 Yaş Sendromu”.
Peki bu bir sendromu mu yoksa çocuğun gelişimsel süreçlerinden biri mi?
Bu süreç korkulup, panik yapılması gereken bir dönem değildir. Siz ne kadar doğru bilgiye sahip olursanız bu süreci o kadar kolay atlatabilirsiniz.
2 YAŞ SENDROMU NEDİR?
Tabii ki bu süreçte birtakım zorluklar yaşanacaksınız. Evde 2 yaşında bir ergenle mücadele ediyor olduğunuzu düşünün. Bu dönem literatüre “Terrible Twos” olarak geçmiştir. Bebeklik döneminden çocukluk dönemine geçişin yapıldığı 18 ay ile 36 ay arasında görülen “2 yaş sendromu” tüm sağlıklı çocukların yaşadığı bir dönemdir. Bu dönem çocuğun gelişiminin bir parçasıdır.
Çocuğun yürümeye başlamasıyla keşfetme ve merak duygusu da doruk noktadır. Bebeklerin bağımsız hareket edebilmek hoşlarına gitse de daha motor planlama becerilerinde istenilen düzeyde değildir. El-göz koordinasyonu, beden kontrolü tam oluşmamıştır. Bununla birlikte konuşma becerisi geridir. isteklerini cümlelerle ifade etmede yetersizdir. Merak içindeki çocuk yapmak istediklerini tam ifade edemediğinden ya da yapamadığından dolayı bir anda çığlık atar, bağırır, ağlar, öfkelenir.
Ebeveynler bu dönemi sabırla yönetmelidir. Minik yavrunuz şişeden bardağa süt koymak için sizinle inatlaşabilir. Ama bunu yapacak gelişimsel düzeyde olmadığı için evde bir kaos ortamı oluşur.
2 YAŞ SENDROMU BELİRTİLERİ
Çocuklarda işitme kaybı, farklı gelişim süreçlerinde gözlenmektedir. Bebeklik döneminde dış kulak, orta kulak ve iç kulak sistemindeki hastalıklar (orta kulak iltihabı, sıvı birikmesi vb.) işitme kaybına neden olur. Bazen de bebek işitme kaybı ile dünyaya gelir. Dünyada tahmini 34 milyon çocuktan 1000/5 işitme kaybı yaşamaktadır. Doğumsal işitme kaybının %70'i kalıtımsal kökenli olmasına rağmen gebelik sonrası kısımda da iç kulak enfeksiyonları ve ateşli hastalıklar etkilidir.
Çocuklarda işitme kaybı nedenleri:
Özellikle prematüre doğan çocuklar ile menenjit hastalığı geçiren çocukların işitme tarama testleri detaylıca yapılmalı ve düzenli odyolojik kontrollerden geçirilmelidir.
Bebeklerde işitme kaybı belirtileri nelerdir?
Bebeklerin ilk üç ayda ani ses duyduğunda sıçraması, ağlaması beklenir. Uykuda bile olsa bebeğiniz yüksek sese tepki vermelidir. Bebeğin duyduğu sese karşı başını çevirmesi, sesin kaynağını araması gerekir. Yaşına bastığında tek ya da iki kelimelik yönergeleri algılamalıdır. (otur, anneye ver, gel vb.)
Söylediklerinizi anlamıyor gibi davranıyorsa, adına tepki vermiyorsa, yaşıtlarından geç konuştuysa ya da konuşmuyorsa, sesleri ayırt etmekte ve adlandırmakta zorlanıyorsa işitme sorunu yaşıyor olabilir.
Eğer bu gelişim basamaklarını yapmıyorsa işitme testi yapılması önemlidir. İşitme testinde bir sorun çıkmadıysa “otizm” riski taşıyabilir. Bunun için çocuk psikiyatristine başvurmalısınız.